Franklin Okula Gidiyor: Bir Ayrılamama Hikayesi

Ekim 24, 2019

Yazan: Psikolog Beyza Konuk

Çocuk kitaplarının güzel vakit geçirmeye yardımcı olmak, eğlendirmek ve öğretmek gibi işlevleri olduğunu hepimiz biliriz. Bu işlevlerinin yanı sıra kitaplar yaşadıkları farklı durumlarla baş etmelerinde çocuklara destekçi rol de oynayabilir. Ayrıca kitaplar ebeveynlere de çocuklarına yaklaşımlarının nasıl olması gerektiği noktasında yol gösterir. Ebeveynler kitap

seçiminde eğlendirirken eğiten kaynaklara ulaşmak, aynı zamanda yanlış bilgi içeren yayınlardan kendilerini ve çocuklarını korumak noktasında seçici davranmalıdırlar. 

Ayrılık kaygısı ve okul reddine değinen Franklin Okula Gidiyor kitabı çocuklar ve ebeveynlere yol göstericilik yönü olan kitaplara bir örnek. 

Ayrılık kaygısı okul öncesi yaştaki çocuklarda görülebilen, hayatın yeni bir evresine geçiş ile ilintili olarak yaşanan ve okul reddi davranışına yol açabilen bir psikolojik durumdur. Çocukların bu kaygısı ile başa çıkmada ebeveyn ve öğretmen iş birliği olumlu sonuçlar doğurur. Çocuklardaki kaygıyı fark etmek, onları anladığımızı göstermek ve yalnız olmadıklarını hissettirmek ebeveynlerin başlıca görevidir.

Kitapta okula başlayan bir kaplumbağanın öyküsü üzerinden kaygının belirtilerine ve kaygıyla baş etme yollarına dair ipuçlarına rastlıyoruz.

Kaplumbağa Franklin kendisi için kaygı uyandırıcı bir durum olan okulun ilk gününün gecesinde uyuyamaz ve erkenden uyanır. Çantasını hazırlar ve tekrar tekrar kontrol eder. Bu sayede hiçbir şeyin eksik olmadığından, bir sorun yaşamayacağından ve güvende olduğundan emin olmak ister. Kahvaltı sofrasına oturduklarında bir şey yiyemez zira iştahı yoktur ve karnı ağrımaktadır. Bu durumu gören annesi Franklin’e okulun ilk gününde kendisinin de bu şekilde hissettiğini ve bu rahatsız edici hissin sonradan geçtiğini söyler. Bunu duyan Franklin bir şeyler yiyebilir. Annesinin çocuğun hislerini ve yaşantılarını kabul etmesi ve bu durumla ilgilenmesinin verdiği desteğin yanı sıra yaşadığının normal bir durum olduğu izlenimini edinmesi Franklin’i rahatlatır. Okul servisini beklerken diğer çocuklar oldukça heyecanlı ve mutludurlar. Kimi kitap okuyabildiğini söyler kimi ise büyük kardeşlerinin onlara birçok şey öğretmiş olduğunu. Bunun üzerine Franklin yeniden kaygılanmaya başlar. Çünkü kendisi onlar gibi değildir. Eksikliklerini görmek Franklin’in kaygılarını artırır. Diğer çocuklarla arasında var olan mizaç farklılığı da durumun Franklin’in penceresinden daha kötü algılanmasına sebep olur. Öyle ki Franklin kendisine olumsuz çağrışımda bulunan uyaranlara karşı oldukça dikkatlidir ve yeniliklere karşı oldukça temkinli yaklaşır. Diğer çocuklar ise yeniliklere atılma konusunda oldukça cesur görünmekte, bu durum ise Franklin’i yetersiz hissettirmektedir. “Acaba okula başlamak için hazır değil miyim” sorusu yol boyunca Franklin’in peşini bırakmaz. Karın  ağrısı geri gelir ve vedalaşma esnasında uzun uzun hiç bırakmamacasına ailesine sarılır. Bu noktada anne ve babasının sarılarak sevgilerini belli etmesi ve okul sonrasında bir araya geleceklerini söylemesi Franklin’e servise binmesi için gereken gücü verir. Ailenin orada olduklarını belirterek yalnız olmadığını hissettirmesi önemli bir harekettir. Aynı zamanda çocuğun kaygılarının üzerine gitmemek, çocuğun kaçınma davranışını -tamam- diyerek pekiştirmemek de doğru bir davranıştır. Okula vardıklarında tüm çocuklar ilgilerini çeken oyuncaklarla oynamaya başlar. Franklin ise tüm çekingenliği ile bir köşede bekler. Bu noktada öğretmenin onu fark etmesi, iletişime geçmesi ve ilgi alanını keşfederek onu bu yönde yüreklendirmesi hiç kuşkusuz Franklin’in eğitim hayatı için bir dönüm noktası olmuştur. 

Hayatlarının o gününe kadar hep birlikte oldukları, kuvvetli bir sevgi bağı kurdukları ailelerinden uzaklaşmak bazı çocuklar için güvensizlik çanlarının çalmasına sebep olabilir. Bu bağlamda, ayrılmaktan kaygı duymak gelişimsel olarak normal olan bir durumdur. Aileler bu durumda çocuğun yaşantısını küçümsememeli ve kaygı verici bu durumu birlikte aşabileceklerini ifade etmelidir. Yaşadıklarının normal olduğunu ve yalnız olmadığını bilmek yetişkinlere olduğu gibi çocuklara da iyileştirici bir güç verir. Her çocuğun farklı kişilik özelliklerine sahip olduğu akıldan çıkarılmaması gereken çok temel bir gerçektir. Çocuğun yaşantısını başkalarıyla kıyaslamadan onu özel olarak dinlemek ve dikkate almak gerekir. Kaygı durumlarında dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise çocukların kaçınma davranışını beslememektir. Aileler kaygılarıyla yüzleşmek için çocuklarını cesaretlendirmeli aynı zamanda ihtiyaç duyduğu anda yanı başlarında olmalıdır. Çocuğun zor zamanında yalnız ve çaresiz kalmayacağından emin olmasını sağlamak da ebeveynler için gözden kaçırılmaması gereken önemli bir adımdır. 

Tüm bunlarla birlikte gelişimsel olarak normal kabul edilen kaygının ötesinde, hayatı engelleyen, yoğun şiddette ve uzun süreli kaygı durumunda muhakkak profesyonel destek alınmalıdır.

Bir Yorum Ekleyin
Yaz Dönemi Atölyeleri Başladı!Türk Kızılayı’ndan Temel İlk Yardım Eğitimi Aldık

Yorumunuzu Yazabilirsiniz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir